Damdan düşen damdan düşene damdan düştüğünü söylemez ise;
Damdan düşen damdan düşenin halinden nasıl anlasın… Susarak mı?
Diyelim ki suskunluğunu da anladı, perdesiz mesafesiz hissetti yüreğinde, peki nasıl paylaşsın?
Sözde iletişimin tavan yaptığı teknolojik dönemdeyiz. Oysa insanlar hiç bu kadar yabancı olmamıştı diğer insanlara ve hatta insanlığa. Çok hızlı bir yozlaşma içerisindeyiz. Görünürde herkes aktif herkes bilgi ve paylaşım pıtırcığı olarak dolanıyor kendi dünyasında yada sosyal medya ortamlarında. Üst üste geçirilmiş matruşka bebekler gibi üstlerine geçirdikleri değişken karakterlerle, hayat üzerine, sevgi üzerine, sanat, siyaset, din, aile kısacası akla gelebilecek her kavram üzerine yazıyor, çiziyor, fikir beyan ediyor insanoğlu. Anlamını bırakın saatleri dakikalar içinde kaybeden beğenme paylaşma tıklanma takip edilme sayısına endeksli günler geçiriyor.
Üstad Necip Fazıl apartman hayatını eleştirdiği mısralarında,
Üst üste insan türü,
Bu ne hayat götürü,
Yakınlıktan ötürü,
Kaçıp gitmiş yakınlık.. diyor ya ;
Kanımca iletişimin bu denli yüzeysel ve vitrine dönük yapıldığı günümüzde gerçek anlamda iletişim kurmaktan bir o kadar uzaklaşıyor insanlar. Öze yönelik samimiyete ve güvene dayalı yeni ilişkiler kurabilmekte hayli zorlaşıyor doğal olarak. Yetişkin bir insanın yaşanmışlıkları ile beraber illaki hayal kırıklıkları da oluyor insanlara dair. Üzerine birde acabaların ve soru işaretlerinin arasında kalmış eksik iletişim eklenince oluşması muhtemel güzel dostluklar başlayamıyor bile.
Oysa beşeri bir ihtiyaçtır arkadaşlık, dostluk. Acıyı, tatlıyı, neşeyi, kederi ve daha nice insani duyguyu paylaşmak, ruhumuza ayna olabilecek kişi yada kişileri bulabilmek hepimiz için vazgeçilmez.
İnişlerle çıkışlarla dolu şu kısacık ömürlerimizde artık insan insana, insanlar insanlığa geç kalıyor dostlar.
Parmaklarımız bilgisayar yada telefon klavyelerinde dolaşırken, ruhlarımızın da bize benzer ruhları bulabilmesi, bulunca tanıyabilmesi dileği ile…
23/05/2017 – İstanbul
Çok guzel